06-27-2012, 06:40 PM
bazen efsaneler ölmez.
Eski senaryomun adıyla yeni bir senaryoya başlıyorum umarım beğenirsiniz.
Yürürken adımlarından tanıdığım, tanıyabildiğim tek kişiydi o. Bir kaya gibi sağlam yürümek isterdi hep, ama onu iyi çok iyi tanıyan biri ürktüğünü anlardı. Korkardı hep, bir şeylerden, ama en çok da benden. Çünkü…
“Aslı gel buraya”
“Gelmem, senin yanına gelmem ben”
“Niye gelmiyorsun bak çikolata var bende”
“Kalbin de o çikolata kadar kara senin, korkmuyorum ama senden”
“Korkma zaten, canım benim”
“Canıymış, canın batsın”
“…”
Sessiz adımlarla yanıma yaklaştı. Aslında korkutmuyordu beni, ama ben de çocuktum, ürkerdim içten içe. Ne sevmeyi becerebilmiştim onu, ne de ondan nefret etmeyi. Kalbi kömür karası, elleri pamuk şekeri kadar pembe. Kamil.
O benim babam.
O bir katil.
“Aslı gel buraya”
“Gelmem, senin yanına gelmem ben”
“Niye gelmiyorsun bak çikolata var bende”
“Kalbin de o çikolata kadar kara senin, korkmuyorum ama senden”
“Korkma zaten, canım benim”
“Canıymış, canın batsın”
“…”
Sessiz adımlarla yanıma yaklaştı. Aslında korkutmuyordu beni, ama ben de çocuktum, ürkerdim içten içe. Ne sevmeyi becerebilmiştim onu, ne de ondan nefret etmeyi. Kalbi kömür karası, elleri pamuk şekeri kadar pembe. Kamil.
O benim babam.
O bir katil.